Kısırlık nedir?
Kısırlık, diğer bir adı ile infertilite kadında hamileliğin meydana gelmemesi veya daha önce hamilelik elde edilse dahi başka bir hamileliğin oluşmaması olarak ifade edilir. Kadınların yaklaşık olarak %25’i, hayatlarının herhangi bir dönemlerin de kısırlık vakası ile karşılaşmaktadır. Aynı zamanda her kadının, doğurganlık bakımından da en verimli oldukları yaş ise 25 yaş civarıdır. Genel olarak 35 yaşından sonra, kadında bulunan doğurganlık fonksiyonu büyük ölçüde azalır.
Evli bir çiftin 3 aylık bir dönem de hamileliği elde edebilme şansı, ortalama %57 civarındadır. Aynı zamanda 6 aylık bir süreçte ise bu oranlar %72 ye kadar yükselir. Ancak bu oran 1 yıl sonra %85 civarında iken, 2 sene sonrasın da ise bu oran ciddi anlamda düşmektedir.
Kadında meydana gelen kısırlık sebepleri nelerdir?
Yumurtalamada ortaya çıkan düzensizlikler
Tüplerin tıkalı olması
Antisperm antikorlar
Endometriozis
Rahimde bulunan patolojiler
Tiroid hormon bozuklukları (guatr, hipotroidi, hipertroidi)
Genital organlarla ilgili geçirilmiş enfeksiyonlar
Daha önceden geçirilmiş olan rahim ve yumurtalıklar ile alakalı ameliyatlar
Süt hormonu değerlerinin yüksek olması
İleri yaş ile alakalı yumurtalık kapasitesinde azalma
Rahim ağzı ile ilgili sebepler, servikal faktör
Çiftlerin %10 ile %15 civarında kısırlık olduğu halde, bu durum herhangi bir sebep ile bağdaştırılamaz. Buna açıklanamayan infertilite denir.
Kısırlık ile alakalı olan diğer faktörler nelerdir?
Sigara kullanımı
Aşırı kilolu olmak
Rahim ağzının kapalı olması
Düzenli cinsel ilişkiye girilmemesi
Vajinismus
Rahimin içerisinde yapışıklık meydana gelmesi
Luteal faz yetmezliği
Kemoterapi ve radyoterapi tedavisi görmek
Erken dönemde menopoza girmek
Alerjik nedenler: Alerjik sebeplerin bulunması durumunda, kısırlığın ortaya çıkmasına sebebiyet verebilmektedir. Ancak bu durumun saptanması ve tedavi edilmesi de zordur. Antisperm antikorları şeklinde bilinen bu alerjik durumların, tedavi olasılığı durumun düzeyine göre değişiklik gösterebilir.
Tüplerin hasarlı ve tıkalı olması: Tüplerin bir kısmının veya hepsinin tıkalı olması, sperm ile yumurtanın birleşmesine engel olur. Bu durumda döllenme ve hamilelik gerçekleşemez. Tüplerde ortaya çıkan bu hasar, daha önceden geçirilmiş enfeksiyon, endometriozis veya geçirilmiş bir cerrahi müdahale sonrası kalan karın içi yapışıklıklar gibi çok fazla neden ile ilgili olarak gün yüzüne çıkabilir. Aynı zamanda tüpler, bir dış gebelik sonucu da hasara uğrayabilir.
Gelişmiş olan ülkelerde cinsel yol aracılığı ile bulaşan enfeksiyonlar, tüplerde görülen hasarın en önemli nedenlerinden biridir. Türkiye’de çocukluk döneminde alınan verem mikrobu da, tüplerde geri dönülemez hasar meydana getirilebilmektedir.
Yumurtlama bozuklukları: Kadında en çok karşılaşılan kısırlık nedeni, yumurtlama da meydana gelen bozukluklardır. Yumurtlama gerçekleşmeden, döllenme ve hamilelik elde edilemez. Yumurtlama bozukluğu; yumurtlamanın hiç olmaması, düzensiz veya seyrek olmasıdır. Siklus dönemlerinin seyrek veya hiç olmaması, daha çok yumurtlamada meydana gelen bozukluğunun varlığını işaret eder. Ancak adetlerin tamamı ile düzenli bir şekilde olduğu durumlarda da yumurtlama bozukluklarına rastlanır.
Yumurtlama bozuklukları, 3 grup içerisinde incelenir. Bunlar;
– Yumurtalıklarda meydana gelen yumurta üretimini uyaran hormonların doğuştan eksik olması ile alakalı olarak beyin sapından salgılanamaması: Bu durumda kadında ergenlik döneminden itibaren hiç adet kanaması görülmez.
– Beyin sapından (hipofiz) süt hormonu prolaktinin normalden fazla salgılanması: Bu durum daha çok, bu bölgede iyi huylu bir tümörün bulunduğunu belirtmektedir. İyi huylu tümörler, cerrahi müdahaleler neticesinde temizlenebilir.
– Polikistik over sendromu: Bu hastalığın tipik formunda, genel olarak adetler düzensiz ve seyrek bir şekilde görülür. Bu seyreklik birkaç ayda bir şeklinde değil, bir yıl içerisinde 2 veya 3 defa şeklinde olur. Bazı hastalarda adetler hiç görülmez iken, diğerlerinde tamamen normal bir şekilde olabilir. Hastalar daha çok şişman olmaya eğilimlidir. Ciltte ve saçlarda yağlanma, sivilce gibi sorunlara çok sık rastlanır. Yumurtalıklarda normalden fazla miktarda yumurta bulunmakta ve bunlar erkeklik hormonu salgılayarak normal yumurta gelişimine engel olmaktadır.
Endometriozis: Endometriozis, rahim içini çevrelemekte olan dokunun (endometrium), rahim dışında gelişimine devam etmesi durumuna denir. Endometriozis, daha çok rahimi yerinde tutan bağların üzerine yerleşir. En çok karşılaşıldığı diğer bir bölge ise, rahim yüzeyi, tüpler ve yumurtalıklardır.
Endometriozisin en önemli belirtilerinin arasında, adet dönemi öncesi ve adet dönemi esnasında ağrı, cinsel ilişkiye girildiği esnada veya ilişkiden sonra ağrı, düzensiz şiddette kanamalar ve kısırlıktır. Bu belirtilere oranla daha az karşılaşılan diğer belirtiler ise, yorgunluk, adet kanaması esnasında bağırsak hareketlerinin şiddetlenmesi, ishal, kabızlık gibi diğer sindirim sistemi ile alakalı belirtilerdir. Bunların dışında, endometriozis bazı kadınlarda herhangi bir belirti vermeden de seyir edebilir. Endometriozisi olan kadınların neredeyse yarısının, çocuk sahibi olabilmeleri için tedavi görmelerine ihtiyaç duyulur. Aynı şekilde, kısırlık nedeni ile merkezlere başvuran kadınların yaklaşık %25’inde, endometriozis saptanmaktadır.
Rahim ağzı ile alakalı sorunların olması: Enfeksiyonun sebep olduğu rahim bölgesinde bulunan salgıya ait bozukluklar, kısırlık nedeni olarak karşımıza çıkabilmektedir. Rahim ağzından salgılanan mukus, spermlerin genital yoldan taşınmasını daha kolay hale getirir. Östrojen ve progesteron hormonları etkisi altında olan mukusun, adet dönemi esnasında miktarı ve niteliği değişir. Polip gibi iyi huylu tümörler veya bu bölgeye uygulanmış olan cerrahi girişimler kısırlığın meydana gelmesine sebebiyet verebilmektedir.
Kısırlık tedavileri ne kadar sürer?
Kısırlık (infertilite) tedavileri için, bir tedavi protokolünün en azından 6 ay boyunca sürdürülmesi gerekmektedir. Kısırlık tedavisi uygulanacak olan çiftlerin özellikle bilmesi gereken en önemli şey ise, her daim sabırlı olmalarıdır. Erkekte üretkenlik 35 yaşlarına kadar en yüksek değerlerdedir. 45 yaşından sonra düşüş olmakta fakat, 80’li yaşlar da dahi baba olabilen erkekler de görülmektedir. Bu sebepten dolayı, kadınlarda bu durumun tam tersi olsa da erkeğin yaş durumunun çok fazla bir önemi bulunmamaktadır.
Comments