top of page

Hamilelik Döneminde Vücutta Meydana Gelen Değişiklikler


1 ) Böbreklerde ve idrar yollarındaki değişiklikler

Hamilelik döneminde oluşan kan volümündeki artmanın sebebi ile, böbrek kan dolaşımının da artmasına neden verir. Bu durumun sonucunda, daha fazla idrar oluştuğundan dolayı, hamile anne adayları çok sık tuvalete gitme ihtiyacı hissederler.


Şayet bebek, idrar torbasına baskı yapıyorsa, anne adayının tuvalete gitme ihtiyacı daha da artacaktır. İdrar düzeyinde ki artış sebebi ile, idrarda şeker oranı da artış gösterir. Böbrekler, sadece belli oranda ki şekeri süzebilirler. Böyle bir durum karşısında, meydana gelebilecek hamilelik diabeti, kulak ardı edilmemeli, dikkat edilmelidir. İdrar seviyesinde artış gösteren şeker oranı, bakterilerin çoğalmasına uygun bir ortamı hazırlar. Bu durum, hamilelerin niçin çok fazla idrar yolları iltihabı rahatsızlığı olduğuna açıklık getiriyor.


2 ) Ciltte meydana gelen değişiklikler

En fazla görülen cilt değişikliği, 7. Aydan sonra ki dönem içerisinde karşılaşılan cildin renk değişikliğidir. Genellikle, esmer tenli bayanlarda meme uçları, cinsel bölge ve göbek bölgesinde, cilt renginde hafif koyulaşma görülebilir.


Hamilelik dönemi içerisinde, yüzün güneşe maruz kalan yerlerinde küçük küçük lekeler meydana gelebilir. Özellikle, hamilelik dönemi içerisinde meydana gelen bu lekeler geçicidir ve doğumun ardından kaybolur.


Hamileliğin son demlerinde ve lohusalık dönemin içerisinde, saç dökülmesinde sıklık görülebilir. Bir iki ay sonra bu durum da normale dönecektir.


Ciltte artan gerginlik neticesi ile en çokta göğüs bölgesinde, karın ve kalça bölgelerinde çatlaklıklar oluşabilir. Çatlakların rengi, ilk anlarda mavimsi mor iken, doğum gerçekleşmesinin ardından beyaz renge dönerler. Böbrek üstü bezlerinin yardımı ile üretilen kortizon’daki artış, ciltte var olan elastik liflere etki eder ve değişime uğratır. Yani kortizon, cildi inceltmeye başlar. Çatlakların oranı ile görünümü, kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bu durum, bağ dokusunun yapısı ile alakalıdır. Bu konu ile ilgili, şuan için etkin bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır.


Fakat düzenli kullanılan ve uygun olan ürünler sayesinde, kremler ile masajın yararlı olduğu bilinmektedir. Hormonlarda oluşan değişimler sebebi ile, hamilelik dönemi içerisinde annenin beyni, yumurtalıkları ve plasentası arasında bulunan hormonal sistem içerisinde, ciddi anlamda farklılıklar meydana gelir. Vücutta var olan diğer hormonlar da bu durumdan etkilenir.


Büyüme hormonlarının sayısında artış görülür. Ancak tiroit hormonları aynı kalır. Ama tiroit bezi, dokuz ay boyunca büyür. Tiroit, normalden daha çok iyot biriktirir. İşlevinde artış görülmez. Metabolizmada meydana gelen hızlanmanın, tiroit bezi hormonları ile bir alakası yoktur. Bu durumun tek nedeni, plasenta tarafından oksijen gereksiniminin daha fazla olmasıdır.


Böbrek üstü bezleri, hamilelik süresince daha ağır ve daha büyük olurlar. Özellikle, kortizon üretiminde artış olur. Miktarı, olması gerektiğinden daha fazla olan kortizon, kan proteinlerine bağlanır ve etki etmez. Protein konsantrasyonu da östrojen ile alakalıdır.


3 ) Kalp-damar-sistemindeki fizyolojik değişiklikler

Kan hacmi, hamilelik sürecinin 36. haftasına kadar düzenli bir şekilde artar. Kanı oluşturan suda %35 civarında artış görülür iken, bu artış kırmızı kan hücrelerinde %25 oranındadır. Bu durum da hamilelerde çok görülen düşük hemoglobin veya hematokrit (kırmızı kan hücrelerinin tüm kan hacminde ki yüzdelik oranı) değerlerini ifade etmektedir. Bu durum aynı zamanda, doğal hamilelik anemisi olarak ta bilinir. Bu durumun, bebeğin anneden gelen kan ile beslenmiş olduğu plasentada bulunan kan dolaşımına çeşitli faydaları vardır. Dolaşım artar.


Hemoglobin seviyelerinde sınır, doğum anında % 12 civarında olduğu kabul edilmektedir. Bu seviyenin altında olan değerlerde, demir takviyesinin yapılması gerekir.


Bunların yanında, beyaz kan hücre sayısında da yükselme görülmektedir. Beyaz kan hücreleri, vücudun bağışıklık sisteminde görevlidir.


Hamilelik döneminde, kan pıhtılaşma eğilimi de yüksektir. Bu eğilim durumu, hamilelik ve doğum esnasında oluşabilecek fazla kanamaları engellemek için, koruyucu bir sitem olarak düşünülebilir.


Kalp atışı hızlanır. Böylelikle, 1 dakikada vücuda pompalanan kan miktarı da otomatikman artar. Kan basıncı, son 3 aylık dönemde yükselir. Bu artışın oranı, diastolik değerlerde olur. Sırt üstü yatıldığı zaman, kan basıncı çok düşük değerlere ulaşır ancak, kalp frekansında artış olabilir. Böbreklerde kanlanma, %50 oranında düşebilir. Bu duruma, Vena-Cava-Kompresyon sendromu denir.


Yatar konumda olunduğu zaman, vücudun alt tarafından kalbe kanı taşıyan alt ana toplar damar, bebeğin ağırlığı ile basılarak bu duruma neden olabilir. Bu nedenden dolayı, hamilelerin özellikle de son 3 aylık süre içerisinde, sırt üstü yatmaları tavsiye edilmez.


Hamilelik dönemi içerisinde, mümkün oldukça uzun süre ayakta durmaktan veya oturmaktan kaçınılmadır. Bununla beraber, bacaklar sık sık yukarı doğru kaldırılmalıdır. Ağrıların çok olduğu durumlarda, varis çorabı giyilmesi de önerilebilir.


4 ) Akciğerlerde meydana gelen değişiklikler

Hamileliğin ilk zamanlarından beri, nefes darlığı sorunları ile karşılaşılabilir. Her dakika alınan nefes volümü ve soluk derinliği artar. Bu artış, lazım olan oksijen gereksiniminden çok olduğu için hiperventilasyon meydana gelir. Bunun sebebi, kanda olan gaz konsantrasyonları ve rezervlerinde meydana gelen değişimlerdir. Hamile bir kadın, hamile olmayan bir kadına göre daha erken nefes nefese kalır.


5 ) Ağız, mide ve bağırsak sistemindeki değişiklikler

Dişlerin çürümeye ihtimalinin yüksek olması, tükürük muhteviyatındaki değişimlerden dolayıdır. Aynı zamanda, tükürük salgısında artış gözlenir.


Mide, hamilelik dönemi boyunca yerini değiştirir. Büyüyen rahimden dolayı, mide sola kayarak döner. Hamilelik süresince ilk 20 haftada, asit salgısında azalma gözlenir. Bundan sonra doğuma kadar olan süre zarfında tekrar normale döner. Asit oranındaki azalma, hamilelik süresince mide ülserlerindeki iyileşmenin nedeni olarak görülür. Çokça görülen mide yanması probleminin sebebi de, gevşeyen düz kaslardır. Mide ve yemek borusunun arasında bulunan kapanma mekanizması, tam anlamı ile görev yapamaz ve yatar konuma geçildiği zaman da, asitli midenin içeriği yemek borusuna tekrar gelir. Bu sebepten dolayı, şiddetli yemek borusu iltihapları oluşur. Hamilelik süresine bu rahatsızlıklara çözüm, beslenmeye dikkat etmektir. Sabah yapılacak ilk iş, bir bardak su ve gün içerisinde de bol bol su içmektir. Bol lifli gıdalar tüketmek, bol hareket bu problemlerin azalmasına ve önlenmesine fayda sağlayacaktır.


6 ) Karaciğer ve metabolizmasında değişiklikler

Hamilelerde, neredeyse en çok karbonhidrat metabolizması etkilenir. Vücut, bebeğe sürekli olarak yeterli oran da karbonhidrat sağlayabilmek için, İnsülin’in yaratacağı etkiyi düşünüp annede bulunan şekerin, hücrelere alınmasını önlemeyi dener. Aynı zamanda, plasentada meydana gelen hormon da annenin kan şekeri seviyesini arttırır.


Hamilelik dönemi boyunca, vücuda gelen protein miktarında artma, bu proteinin atılımında ise, düşüş yaşanır. Bu durum pozitif azot bilansı olarak bilinir. Bu sayede, bebekte hücresel proteinler oluşur. Kanda taşıyıcı olarak görev yapan ve bir protein olan albuminin miktarı, hamileliğin son 3 ayında azalmaya başlar. Genelde, protein yolu ile, su damarlarda depolanır ve buna onkotik basınç denir. Proteinlerde oluşan azalma ile beraber, dokular daha fazla su tutarak ödemi meydana getirir.

Comments


bottom of page