1 ) Ciltte meydana gelen temel değişiklikler nelerdir?
Hamilelik dönemi içerisinde ciltte en sık meydana gelen değişiklikler, hamilelik döneminin 7. Ayı ile beraber görülen ciltte ki renk değişikliğidir. Bu genellikle esmer bayanlarda meme uçları, cinsel bölge ve göbek çevresinde, cilt renginde hafif ton koyuluğu şeklinde görülür.
Aynı zamanda, bu dönem içerisinde yüz bölgesinde güneşin etkisi ile minik minik lekeler de ortaya çıkabilir. Daha çok hamilelik dönemi içerisinde görülmekte olan bu lekeler, doğumdan bir müddet sonra herhangi bir müdahale gerektirmeden kendiliğinden kaybolurlar.
Ciltte meydana gelen gerginlik sebebi ile de, genellikle göğüs çevresinde, karın ve kalça bölgelerinde çatlaklıklar kendini gösterebilir. Çatlakların rengi, önceleri mavimsi mor iken, doğum gerçekleştikten sonra beyaza döner.
Böbrek üstü bezlerinin yardımı ile ortaya çıkan kortizon da ki artış, ciltte bulunan elastik lifler üzerinde etki eder ve değişime uğramasını sağlar. Ancak, düzenli olarak kullanılan ve cildinize uygun olan ürünler ile kremler ve masajın da yarar sağladığı bilinmektedir.
2 ) Kalp ve Damar sisteminde meydana gelen temel fizyolojik değişiklikler
Hamilelik döneminde, kalp atışı normale göre daha da hızlanır. Böylece, 1 dakika içerisinde vücuda pompalanması gereken kan oranı da doğal olarak artar. Kan basıncı, hamileliğin 7. Ayı ile beraber yükselişe geçer. Bu artışın seviyesi, diastolik değerlerde fark edilir. Anne adayı yatağa sırt üstü yatıldığında, kan basıncı minimum değerlere ulaşır. Ancak, kalp frekansında da artış gözlenebilmektedir. Böbreklerde görülen kanlanma, neredeyse yarıya düşebilir. Bu durum, Vena-Cava-Kompresyon sendromu şeklinde ifade edilir.
Yatar pozisyonda olunduğu zaman ise, vücudun alt bölgesinden kalbe doğru kanı taşıyan alt ana toplar damar, bebeğin kilosu ile beraber baskı uygulayarak, bu durumun ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu sebeplerden dolayı da, anne adaylarının daha çok son 3 aylık dönem içerisinde, sırt üstü yatmaları doktorlarca tavsiye edilmez.
Kan hacmi, hamilelik döneminin 36. haftasına kadar rutin olarak artış gösterir. Bu durum da anne adaylarında çok fazla olarak karşılaşılan düşük hemoglobin veya hematokrit (kırmızı kan hücrelerinin bütün kan hacminde ki %'lik oranı) değerlerini ifade eder. Bu durum aynı zamanda, doğal hamilelik anemisi olarak da ifade edilir. Bu durumun, bebeğin anneden transfer edilen kan ile beslenmesini gerçekleştirdiği plasentada bulunan kan dolaşımına, çok sayıda faydası bulunur. Bu sayede dolaşım artar.
Hemoglobin değerlerinde ki en üst sınır, doğumun gerçekleştiği sırada neredeyse % 12 seviyelerinde olduğu da kabul edilmektedir. Bu değerlerin daha da altında olması halinde, ilave olarak demir desteğine ihtiyaç duyulur.
Bunların dışında, beyaz kan hücrelerinin sayısında da ciddi anlamda bir artış görülmektedir. Beyaz kan hücreleri, vücudun bağışıklık sistemi üzerinde görevlidir.
3 ) Böbreklerde ve idrar yollarında meydana gelen temel değişiklikler
Hamilelik dönemi içerisinde kan volümünde ortaya çıkan artışın nedeni ile ilgili olarak, böbrek kan dolaşımın da yükselmesine sebebiyet verir. Bu durumun sonucunda ise, daha çok idrar oluştuğundan dolayı, hamile kadınlar sık sık tuvalete gitme ihtiyacı duyar.
Anne karnında gelişimine devam eden bebek, idrar torbasına baskı uyguladığında, anne adayının tuvalete gitme gereksinimi duyar. İdrar değerlerinde ortaya çıkan artış nedeni ile beraber, idrarda şeker seviyesinde de artış ile karşılaşılır. Böbrekler şekerin tamamını değil, sadece belli miktarda ki şekeri süzebilirler. Böyle bir durum karşısında, görülme olasılığı bulunan hamilelik şekeri, göz ardı edilmemeli ve dikkat edilmelidir.
İdrar seviyesinde artış gösteren şeker seviyesi, bakterilerin daha çok artması için uygun bir ortam meydana getirir. Bu durum, anne adaylarının neden çok sık idrar yolları iltihabı problemi ile karşı karşıya kaldığına açıklık getiriyor.
4 ) Akciğerlerde meydana gelen değişiklikler
Hamilelik döneminin ilk zamanları ile beraber, anne adayları nefes darlığı sorunları ile yüzleşmek zorunda kalır.
Alınan her nefes volümü ve soluk derinliğinde artış meydana gelir. Bu artış, ihtiyaç duyulan oksijenden daha fazla olduğundan dolayı, hiperventilasyon oluşur. Bunun meydana gelmesinde ki en önemli neden ise, kanın içerisinde bulunan gaz konsantrasyonları ve rezervlerinde görülen değişimler ile alakalıdır. Hamile bir anne adayı, hamile olmayan bir kadına göre, çok çabuk nefes nefese kalır.
5 ) Ağız, mide ve bağırsak sisteminde meydana gelen değişiklikler
Dişlerin çürümeye ihtimalinin, normal zamanlara göre daha fazla olması, tükürük muhteviyatında görülen değişimler ile alakalıdır. Bununla beraber, anne adaylarının tükürük salgısında da artış gözlenir.
Mide, hamilelik dönemi içerisinde bulunduğu yerini değiştirir. Büyüyen rahimden dolayı, mide sola kayarak döner. Hamilelik dönemi içerisinde ilk 20 haftada, asit salgısında azalma meydana gelir. Bu haftadan sonra doğuma kadar olan dönem içerisinde yeniden eski haline gelir. Asit miktarında görülen azalma, hamilelik dönemi içerisinde mide ülserlerinde görülen iyileşmenin sebebi olarak kabul edilir.
Çok sık rastlanan mide yanması şikayetlerinin sebebi de, gevşemekte olan düz kaslardır. Mide ve yemek borusunun arasında bulunan kapanma mekanizması, tam olarak görevini gerçekleştiremez ve yatar duruma geçildiği zaman da asitli midenin içeriği yemek borusuna tekrar gelir. Bu sebep ile alakalı olarak da, ağır derece de yemek borusu iltihapları görülür.
Hamilelik dönemi içerisinde bu sorunlara çözüm bulmak istiyorsanız, yapmanız gereken tek şey, beslenme düzeninize dikkat etmektir. Sabah yapmanız gereken ilk iş, bir bardak su ve gün boyunca da bol bol su içmektir. Lif oranı açısından zengin olan besinler yenmeli, bol hareket edilmesi, bu sorunların en az seviyeye inmesine ve önüne geçilmesine yardımcı olur.
6 ) Karaciğer ve metabolizmasında değişiklikler
Hamile bir kadında, neredeyse en fazla karbonhidrat metabolizması etkilenir. Vücut, bebeğe sürekli bir şekilde gerekli oranda karbonhidrat sağlayabilmek amacı ile İnsülin’in yaratacağı etkiyi de hesaba katarak, annede bulunan şekerin hücrelere alınmasına engel olmaya çalışır. Bununla beraber, plasentada meydana gelen hormon da, annenin kan şekeri değerlerinde artışın ortaya çıkmasını sağlar.
Hamilelik dönemi içerisinde, vücuda gelen protein oranında artma, bu proteinin atılımında ise, düşüş meydana gelir. Bu durum pozitif azot bilansı şeklinde bilinir. Bu sayede, bebekte hücresel proteinler oluşur. Kanda taşıyıcı görev yapan ve bir protein olan albuminin seviyesi, hamilelik döneminin son 3 ayında artık azalmaya başlar. Genel olarak protein yolu ile su damarlarda birikir ve buna onkotik basınç ismi verilir. Proteinlerde meydana gelen azalma ile beraber, dokular daha fazla su tutarak, ödemin oluşmasına sebep olur
Comments